En uzun, en soluklu, en zorlu arkadaşlarımdan biriydi telefonun ucundaki..
Her zamanki kabına sığmazlığıyla..
"Sana birini veriyorum Kıymet" dedi, "Bakalım tanıyabilecek misin?.."
"Dur dedim! Dur! Sen hep böyle biri oldun işte tam bir Karadeniz kadını…Hep bir sonraki adımda nasıl davranacağı belli olmayan,sadece o günü hatta anı yaşayan kadın… "
"Dur dedim,Ya tanıyamazsam; ayıp olmaz mı?"
Ardından ürktüm bir an sevdiğim o şehirde yaşadığım o zaman dilimleri ve ardından mutluluktan silikleşen zamanlar geldi.. gözlerimin önüne birbir..yine bu durumu anlayamadım şaşırdım..bir silgi hızında silinmişken her şeyi ben!! kimdi bu? nereden çıkmıştı..kimdi?
Dedim ki:
"Beni bilirsin..hafızam mutsuzluklarımı hızla silikleştirdiği gibi çok mutlu olduğum zaman dilimlerini de bir silgi hızında siler..bilirsin ki çok özlerim öteki türlü.. ve yine bilirsin sevdiğim şeylerden uzak yaşamak bana göre değil!!..hem nereden biliyorsun ki hatırlamak beni belki de mutlu etmez… "
O yine dinlemedi beni.. Hırçın bir Karadenizli olarak…
Ardından;
Telefondaki diğer sesi duydum Karadeniz’in yaramaz bir çocuğunun hırçınlığına inat sakin,dingin bir ses tonuydu ve iyi bildiğim bir sesin sahibiydi duyduğum ses..
"Merhaba" dedi usulca, birazda mahcup "Merhaba ben Berrin.."
En son ne zaman sesini işittiğimi,kendisini gördüğümü, hatta konuştuğumu bile hatırlayamadığım bir arkadaşımdı.. İlk kelimesindeydi henüz daha ama benim gözlerimin önünde beliriverdi süliyeti hani çok zaman geçmişti!! O zarif, incecik step dersleri verdiğinde hayranlıkla izlediğimiz, kemikli bedeni tenis kortlarında nasıl da zarif bir tenis oynayan kadına dönerdi inanamazdık işte dün gibiydi ve karşımdaydı..Halbuki kendisini yaşadığımız şehirden ve zihinlerimizden isteyerek ve bilerek zamanı da kullanarak silivermişti sanıyordum,yok olmuştu! terk etmişti! sanıyordum hem de hepimizi!! aramızdan birimizi bile fark gözetmeksizin..Sır olmuştu..Telefonun ucundaki bu iki kadın birbirlerinin vaz geçilmeziydi bir zamanlar.. Bu iki arkadaşın birbiriyle soluksuz devam eden asla bitmeyeceğine inandığımız bir dostlukları vardı…
Kısa mı, uzun mu bilemediğim bir zaman sonra,ancak:
"Merhaba" dedim. "Merhaba Berrin hoş geldin"..Sormadım niye diye, neredeydin diye sadece kredisinin bitmediğini hissetim içimin derinlerinde..
Bana:"Aynı ses, aynı dolu dolu kahkahan" dedi.. "Hiç değişmemiş.. "
Demek ki; kızamamışım ona,onca geçen tortulu yıllara rağmen..sesim eski tanıdık tınısıyla gittiyse eğer onun kulaklarına.. Bazı şeyleri sorgulamayı bırakmış, sebebini bilmenin artık hiç bir şeye yaramadığını öğrenmişsindir çünkü Hayat sana bunu çoktan öğretmiştir..Artık ne geçmiş vardır,ne de gelecek sadece bu an vardır, o artık senin sesini duymak istemiştir hepsi budur.. Ardından bir iki cümleyle her şeyin yolunda olduğun kanısına varır rahatlarsın.. Ve, sözlere gereksinim duymadan kaldığı yerden devam edersin..
Hani senin olduğunu bildiğin halde, çok zamanlardır elini sürmediğin o gizli sandıktan dokunmaya kıyamadığın belki de unuttuğunu sandığın, rüzgarda uçuş uçuş olan beyaz ipek elbiseye kavuşmak gibidir hissettiğin..
4 yorum:
Bazen bazi iliskiler, kendi kullerinden yeniden doguyorlar..Bitmiyorlar oyle gorunseler de.. degisiyorlar belki, ve ayni kaliyorlar..
öyle güzel anlatmışsın ki, masal gibi okudum tatlım.
yeniden görştüğünüze sevindim...:)
Ne de güzel yazmışsın. Ne desem boş :) Ne şanslı kadınlar etrafındakiler... Müstesna müstesna diyorsun, sensin müstesna bilmem farkında mısın?
MEHTAP ÜNSAL VE DENİZ..
İYİ GÖRÜŞLERİNİZ DİLEKLERİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER..BU BLOGUN BANA KAZANDIRDIĞI ÜÇ MÜSTESNA İNSAN DAHA İŞTE..ZERAFETLERİNİZ İÇİN TEKRAR TEKRAR TEŞEKKÜR EDERİM..
Yorum Gönder