28 Ocak 2008

YÜRÜMEKTEN BİLE HOŞLANMAYANLARDANIM..

sporu hayatlarının en önemli köşesine koyan insanları hep önemsedim..bedenlerine saygısından, zamanı iyi kullanabilme becerisine sahip olabilmelerinden, kazanma ve kaybetme duygusunu yaşamalarında sıksık hissetmelerinden.. fakat kendilerini sporla ifade etmeye çalışırlarken bedenlerini çok zorlayanlarda beni hep tedirgin etti hatta rahatsız oldum kaslı bedenlerden...

oysa ben maalesef uzunuzun yürümekten bile hoşlanmayanlardanım..bir süre öncesine kadar benim en uzun (ve en zevkli) yürüyüşlerim vitrin bakarken yapılan yürüyüşlerdi…

uzun yıllardır üyesi olduğumuz spor merkezi evime sadece 7 km uzaklıkta olmasına rağmen ben sporla hiç haşırneşir olmadım..ama artık ısrarla yapmaya çalıştığım yürüyüş bandındaki sonu gelmez yürüyüşlerim var..ama bu yürüyüşleri de kulağımda kulaklık elimde o aya ait tüm aylık dergiler olmadanda yapamıyorum.. bandın üzerinde dakikalarca yürüyüp aval aval etrafa bakıp duramıyor çünkü daralıyorum ve üstüme fenalık basıyor..artık belli tempoların üstüne de çıkamıyorum çünkü iki müthiş fı(s)tığımda benimle artık..

yürüyüşün dışında salon ve saha sporlarıyla da aramda her zaman orta karar olmuştur.. yaşamımdaki spor yüzme ve tenisten daha ileri gidememiştir..sporu daima sevmiş düzenli spor yapmayı hep hayal etmiş biri oldum ama hep daha önemli işlerden de sonra gelen bir eylem olmaktanda ileri gidemedim.

Bilkent sports international hertürlü spor hizmetini vermesine rağmen ben yüzmenin de havuzlarda değil ancak sonsuz maviliklerde canlıların yaşadığı ayağıma kumun değdiği sularda yüzmeyi sevenlerdenim..o serin sularda yüzmekten çok yaşamak için.. kendimi bırakmak o serin sulara bedenime değen o tuzlu su benim için yüzmek...

tenise ise yine fı(s)tıklarım nedeniyle tamda evin adamını tenisle haşır neşir ederken vedalaştım

bana da banada bu durumda sadece paşa paşa yürümek kaldıyor..


evin diğer bireyleri sporla bana nazaran çok daha iç içeler..evin adamı haftanın üç günü hiç aksatmadan voleybol oynar saatlerce..ardında havuz, sauna keyfi..Tutkun’un başka dalda spor tutkuları olsa da artık o da bir voleybolcu oldu babasıyla..
spor merkezindeki bir grup voleybol sever artık sanal dünyada yahoo "volsev" grubu oluşturmakla beraber her ay aralarından birini paşa seçip onun organizasyonuyla bir gecelerini yemekle süslüyor, buluşuyor ve keyif yapmayıda ihmal etmiyorlar..

banada

23 Ocak 2008

..ORSON WELLES..

Neslihan Tortop-fotokritik-

BEN GENÇ OLMANIN NE DEMEK OLDUĞUNU BİLİRİM
FAKAT SEN;
SEN,YAŞLI OLMANIN NE OLDUĞUNU BİLEMEZSİN...
BİR GÜN SEN DE AYNI SÖZLERİ SÖYLÜYOR OLACAKSIN.
ZAMAN GEÇİP GİDER
VE BU HİKAYE HEP BÖYLE ANLATILIR..
BİR ÇOK SORU SORDUM
AKILLI KİMSELERE
CEVABINI HENÜZ KİMSE VEREMEDİ...
HATIRLANACAK GÜNLER OLACAK;
KAHKAHALARLA VE GÖZYAŞLARIYLA DOLU.
YAZDAN SONRA KIŞ GELECEK
VE BÖYLECE YILLAR GEÇECEK..
EĞER BÖYLEYSE GENÇ İNSAN,
GEL BERABER MÜZİK YAPALIM
SEN BANA YENİLERİ SÖYLERKEN BEN SANA ESKİLERDEN ÇALAYIM
ZAMANLA,SENİN DE GENÇLİK GÜNLERİN GEÇERKEN
ZAMANINI PAYLAŞACAK BİRİLERİ OLACAK...

13 Ocak 2008

BEN ZATEN HİÇ LA FONTAINE VE KARINCALARI SEVMEDİM Kİ!!


sevgili evrim demiş ki..
“Yapmak zorunda olduğumuz halde bir türlü yapamadığımız kolay işler”
yazması kolay, yapması zor yapılacaklarda yaz yaz bitmez..
-bir ahbabım için vize alacağım ama gidemedim konsolosluğa asla uzak değil asla zor değil ama erteliyorum sürekli!!!
-arabanın bakımı geldi geçti öte ki bakım zamanı gelecek çok yakın da ama ben hala gidemedim..
-abajur lambalarıma krem rengi şapka alacağım ama gidemedim daha..
-gardrop düzenlenecek giyilmeyenler ayrılacak uygun yerlere dağıtılacak ama ben hala yapamadım..
-seyredilen film cd elenecek düzenleme yapılacak ama ben hala yapamadım..
-manikürümün tarihi geçerse tırnaklarım telef olur bunu bilmeme yapan kişinin eve gelmesine rağmen aramaya üşenir atlarım nedenlerimden biri ertesi gün benim için uzun bir zaman dilimidir ve bir gün öncesinden ertesi gün ki ruh halimi kestiremem..çünkü ertesi gün kimseyi görmek istemeyebilirim...
-yumurtanın kapıya dayanması benim vaz geçilmezimdir sakin sakin halledebilme imkanım varken ben daima zamanı berbat kullandığımdan ötürü yumurtaların kapı da olduğu yetmezmiş gibi bir de zamansızlık sinir krizleri geçiririm..
ne yapalım tembel ruhluyum tembelliği severim..
yazmaya daha fazlasını utanıyorum..
aslında bunların hepsini ikizler olmama bağlıyorum..hem herkes düzenli olsa sıkıcı olmaz mı diye düşünürüm?

ben zaten hiç La Fontaine ve karıncaları sevmedim ki!!!

Lessing ne demiş..
"Sevme, içme ve tembellik dışında,
Tembellik edelim her şeyde"

sevgili bir diğer ikizler arkadaşım özlem..adı gibi lebi derya deniz ve de hayatını yeni heyecanlar saran nazdeniz
yazarmısınız
“Yapmak zorunda olduğunuz halde bir türlü yapamadığınız kolay işleri”
..SON EKLEME..
bunlara ek olarak gaykedinin yorumdan sonra aklıma gelen okunacak bitirilecek onlarca yazı,kitap ve yakından ilgilendiğim bir işin ön çalışmaları için biriken yığınla resimlerde bir an önce düzene girmesi gerekiyor..bunları kim yapacak???

bunlar benim okumam ve de bir an önce yoluna koymam gereken yatak başucu yığıntım!!

bunlarda yeni kitabı çıkmış evin adamının okunması gereken kitapları..bu kadar yığıntısının arasında Şubat ayına yetiştirmesi gereken 2 kitabı "kibrit kutu" var daha..

09 Ocak 2008

..KARTALLAR VE İNSANLAR..


Kartal,kuş türleri içinde en uzun yaşayanıdır.70 yıla kadar yaşayan kartallar vardır. Ancak bu yaşa ulaşmak için, 40 yaşındayken çok ciddi ve zor bir karar vermek zorundadır. Kartalın yaşı 40'a vardığında pençeleri sertleşir, esnekliğini yitirir ve bu nedenle de beslenmesini sağladığı avlarını kavrayıp tutamaz duruma gelir. Gagası uzar ve göğsüne doğru kıvrılır. Kanatları yaşlanır ve ağırlaşır. Tüyleri kartlaşır ve kalınlaşır. Artık kartalın uçması iyice zorlaşmıştır. Dolayısıyla kartal burada iki seçimden birini yapmak zorundadır: - Ya ölümü seçecektir, - Ya da yeniden doğuşun acılı ve zorlu sürecini göğüsleyecektir. Bu yeniden doğuş süreci 150 gün kadar sürecektir. Bu yönde karar verirse kartal bir dağın tepesine uçar ve orada bir kaya duvarda, artık uçmasına gerek olmayan bir yerde, yuvasında kalır. Bu uygun yeri bulduktan sonra kartal gagasını sert bir şekilde kayaya vurmaya başlar. En sonunda kartalın gagası yerinden sökülür ve düşer. Kartal bir süre yeni gagasının çıkmasını bekler. Gagası çıktıktan sonra bu yeni gaga ile pençelerini yerinden söker çıkarır. Yeni pençeleri çıkınca kartal bu kez eski kartlaşmış tüylerini yolmaya başlar. 5 ay sonra kartal, kendisine 20 yıl veya daha uzun süreli bir yaşam bağışlayan meşhur yeniden doğuş uçuşunu yapmaya hazır duruma gelir.
Kendi yaşamımızda sık sık bir yeniden doğuş süreci yaşamak zorunda kalırız. Zafer uçuşunu sürdürmek için, bize acı veren eski alışkanlıklarımızdan, geleneklerimizden ve anılarımızdan kurtulmak zorundayız. Ancak geçmişin gereksiz safrasından kurtulduğumuzda, deneyimlerimizin yeniden doğuşumuzun getireceği olağanüstü sonuçlarından tam olarak yararlanabiliriz.

07 Ocak 2008

..BABAM..


babam yaşamına 924 (onun ifadesidir bu) doğumludur..neden bilmiyorum hep ilk rakamı atlar..nerdeyse bu ülkenin kuruluşu ile aynı yaşıttır..babam için haberler hep ajans, yağmur rahmet, cumhurbaşkanı da hep reisicumhurdur babam için hep reisicumhur...babam askerliğini o muhteşem içinden deniz geçen şehir İstanbul da tam 4 yıl yapmıştır..gazozla tıraş olduklarından bahseder,o yıllardaki sefaletten bahseder.. ama o muhteşem şehir'i hep eski haliyle hatırlar..
kendine seven her şey için canını üzmeyen..yumuşak huylu sesini yükseltmeyen bağırmayan eski otoriter baba türlerinden çok uzak bir babadır..çocukları, torunları; torunlarının çocuklarını görmüş kalabalık bir ailesi olan hayatta hep dimdik duran eğlenceli başarı odaklı enerjik biridir.....
muazzam bir hayat deneyimi ve iş başarıları vardır..çok çalışkan çok zeki ve ticaret için yaratılmış biridir.. yaşamının çok uzun bir dönemini kerestecilikle geçirmiştir.. abim babam için eşeği at diye satacak kadar ticaretin tüm cambazlığını bilir diye anlattığı çok çarpıcı bir ifadesi vardır..
işinin dışında en heyecan duyduğu vakit geçirmekten keyif aldığı ama bir süre önce artık son verdiği avcılık merakı olmuştur.. avcılıkla ilgili yaşadığı deneyimleri anlattığı kadar bilmiyorum ama benim hatırladıklarımda da genellikle eve eli boş dönmezdi.. dayım ve birkaç avcı arkadaşı daha oğullarından meralı olan olmadı ama torunlarıyla gitmişliği vardı.. çıkarlar dağlara günler sonra dönerlerdi...vurduğu onlarca geyikten birinde kendine seccade yapmışlığı ve uzun yıllar onun üstünde namaz kılmışlığı bile vardı..
Kafası zehir gibi çalışır her gün muntazam gazetesini okur (sanırım ölüm ilanları dahil okuyor) ..haberlerini dinler..televizyon da hayvan belgesellerini seyrederken onu izlemek müthiştir..bir süre sonra sanırsın ki oda o dağlarda onlarla birlikte..
zaman zaman kendi döneminden kimsenin kalmadığının, konuşacak kimseyi bulamadığının farkında bu biraz canını sıksa da hala hayata karşı inanılmaz bir gücü var..
babamın genel sağlık sorunları yoktur ama yaşlılığın getirdiği sıkıntılar vardır..hala araba kullanmakta inat eder..geçenlerde sağlık kontrolünde doktor yaşını sormuş doktor 83 duyunca babamı kutlamış kendisine çok iyi baktığı için ve en fazla 65 gösterdiğini ve hiç bir sağlık sorununun olmadığını ifade edince babam sevineceğine artık yaşlandım ben galiba diye sızlandı.. "ışıldayan demir pas tutmaz" a en iyi örneklerden biridir babam.. .. babamın uzun bir yaşam öyküsü var o nedenle de anlatacakları bitmez..ve her baba gibi yaşam tecrübesinin ciddiye alınmasını ister.. yaptığı hataların yapılmasını istemez..
bir gün eşimle konuşurken geçenlerde damat diye bir konu hakkında anlatmaya başladı biz de dinliyoruz lafın arasında geçenlerde şu bu oldu diye bir konu sıkıştırdı eşimde sordu ne zaman baba diye ve fark ettik ki geçenlerde dediği 945 ler.. insanın uzun bir yaşam hikayesi olunca yaşadıkları dün gibi olması demek ki buymuş!!..
bir konuşmasında yine ben şimdi kırklı kırk beşli yaşlarımda olacam ki neler yapardım diye başladı..ben onun bahsettiği yaşa daha gelmemişken ona şimdi o yaşlar bahşedilse neler yapacağından sevinçle bahsediyor..
neden yazdım bunları sanırım yeni yepyeni bir yıla girerken böylesi yaşam sevinci deneyimi olan birinin kızı olarak onun hırslarının yaşadığı her günden beklediği o hayatta olma keyfini içim biraz da burkularak seyrediyorum..onun bu yaşama sevincinin yanında kendiminkinin ne kadarda sıradan olduğu ne kadar çabuk kırıldığımı gördükçe kızıyorum kendime..