27 Nisan 2009

..BİZ KARDEŞİZ..

http://www.quickchina.com.tr/

Kızlarla her buluşmamız çok komik, eğlenceli ve kim daha çok konuşacak kargaşasıyla geçiyor..benim kendi adıma bu buluşmada sesim kısılmış bile, her seferinde konuşulan, biriken, üst üste yığılan hiç bir sohbet konusu o görüşmede sonlanamıyor ve tümüyle her konu kalıyor çünkü kimse kimseyi sonuna kadar dinlemeye nezaketini : ) gösteremiyor..her seferinde, konuşulamayan onlarca söz havada kalıyor ve bir sonraki buluşmaya bırakılıyor ve bu böyle devam edip gidiyor..Bundan da kimse zerrece mutsuz olmuyor…

Bundan sonra ki tüm buluşmaların bir teması olması kararı çıktı ve zaten bir sebep hali hazırda vardı bile…zor günler ve çok önemli bir sağlık neticesi bekleyen arkadaşımıza moral olmak için beraber olacaktık bu sefer.. mail trafiğiyle nerede kaçta buluşulacağı kararı verildi..ama buluşma günü sabahı hem sıkıntı son bulmuştu hem de keyfi acayip yerindeydi arkadaşımızın…ama biz de haberde, sürpriz bitmediğinden diğer bir arkadaşımız işle ilgili olur kararı çıkmıştı yemeğin sonunda..ve bir sonraki buluşmaya böylece bir sebep aramaya gerek bile kalmadı..

Biz zaten belli aralıklarla (zorunlu) birlikte oluyoruz ama o birlikteliklerde amaç bambaşka ve sayımız hayli kalabalık olduğundan...bu ciddi işlerin dışındada eğlenmek istediğimizden ayrıca görüşüp bu görüşmelerin tadına varıyoruz…

Beli bir yaştan sonra sıkı,derin,özel arkadaşlıklar kurulabildiğini her biri kendi içinde ;) değerli arkadaşlarımla bir kez daha anladım..hiç bir şey için geç değilmiş bir kez daha yaşadım..eskiler, bir kalemde çizilebilir çok daha anlamlı arkadaşlık sıfatından ne anladığını anlayan, bu vasıflara ve nezakete göre davranan inanlara kapılar açılmalıymış.. Yaklaşık iki yılı aşkındır tanıdığım bu şahane insanlar öyle güzel yerler aldılar ki hayatımın temelinde ve yüreğinde..ne varsa eskilerde var! sözüne inat...Bu şahane kızların kendi içinde bambaşka özellikleri, taşıdıkları incelikleri var..Onların yanında kendimi çok güçlü ve güvende hissediyorum ne de olsa biz kardeşiz ;

25 Nisan 2009

..ANLADIM..

Resim:Akdoğan Topaçlıoğlu

Bunca zaman bana anlatmaya çalıştığını, kendimi bulduğumda anladım.

Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış,

Kendi yolumu çizdiğimde anladım..

Bir tek yaşanarak öğrenilirmiş hayat, okuyarak,dinleyerek değil..

Bildiklerini bana neden anlatmadığını anladım..

Yüreğinde aşk olmadan geçen her gün kayıpmış,

Aşk pesinden neden yalınayak koştuğunu anladım..

Acı doruğa ulaştığında gözyaşı gelmezmiş gözlerden,

Neden hiç ağlamadığını anladım..

Ağlayanı güldürebilmek,ağlayanla ağlamaktan daha değerliymiş,

Gözyaşımı kahkahaya çevirdiğinde anladım..

Bir insani herhangi biri kırabilir,ama bir tek en çok sevdiği, acıtabilirmiş,

Çok acıttığında anladım..

Fakat,hak edermiş, sevilen onun için dökülen her damla gözyaşını,

Gözyaşlarıyla birlikte sevinçler terk ettiğinde anladım..

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet,

Yüreğini elime koyduğunda anladım..

''Sana ihtiyacım var, gel! '' diyebilmekmiş güçlü olmak,

Sana ''git'' dediğimde anladım..

Biri sana ''git'' dediğinde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmiş sevmek,

Git dediklerinde gittiğimde anladım..

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş,her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,

Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım..

Özür dilemek değil, ''affet beni'' diye haykırmak istemekmiş pişman olmak,

Gerçekten pişman olduğumda anladım..

Ve gurur, kaybedenlerin,acizlerin maskesiymiş

Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış,

Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım..

Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi,

Beni af etmeni ölürcesine istediğimde anladım..

Sevgi emekmiş, Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş...

CAN YÜCEL

21 Nisan 2009

..BAHARA TAT VERENLER..


yeni bir dizinin ilk yayın heyecanını birlikte heyecanlanmak..her seferinde ilk kez izliyor gibi yüreklerimizin pır pırlanması .. 

kuzimle geçen nefis bir gün...  hep zamanın nasıl geçtiğini bilemediğim şekilde.. kahkahaların havada gezindiği bir ortam vardır onun olduğu her yerde..
bana hep iyi gelen bir iki kişiden biri çok özel ve çok zeki biri, yaşamına dahil olmayanların çok şey kaybettiği…

canım ablam ve manevi ablam bu iki  şahane kadınla baharı karşıladık.. lezzetli yemeklerle, şehrin içinde yine şehrin tüm  gürültüsüne inat Atlı Spor Kulübünde atları seyrede seyrede..

bahar geldi ya kim tutabilir ki artık insanları evlerde..ne kadar özlemişim bahar seni..mümkün olan tüm zaman dilimini güneşli alanlarda geçirmek istiyorum..
canım kuzim benimle yemek yemeyi planlarken doğum gününde ona sevineceği bir sürpriz yaptım onun sevenlerini çağırdım mutlulukla neşeyle bir yeni yaş yemeği ve keyfi yapmak kaldı bize de yine Atlı Spor Kulübünde..

Tiyatro mezunlarının geleneksel toplantıları devam..dış mekandan eve dönüldü..Bu kez davet eden bu seneki DSP Çankaya Belediye Başkan adayı Turgay bekar bir arkadaş… Ankara’nın o eski teras evlerinden birinde bol müzikli, şamatalı, sanat,siyaset ve televizyon ağırlıklı konuşmalarla geçen bir akşam daha yaşandı..Bir kütüphane kadar çok kitabın olduğu kocaman bir evin yarınsından fazlasını kaplayan kitapların olduğu bir evde kağıt kokusu bana huzur verdi..çok özel taş baskı kitapları gördüm ilk kez..


..SENİN ADAM..

Oğlan spor da, biz nefis bir pazar sabahında filtre kahvelerimizi yudumluyoruz..
Güneş beni öylesine sersemletiyor ki gazetemle kahvemi deviriyorum masada..
Ardından;
Yüzü güneşe dönük bir halde yeni romanlarından birini daha yazan evin adamı kalemi elinden bırakıp diyor ki:
"Senin adamın geldi!!"
Bir an afallıyorum,ardından gülümsüyorum
'Yaz'ı kastediyor,
Evet işte o kadar yaz insanıyım ben..

19 Nisan 2009

..ARINMA..



Büyük hafiflemelerin,değişimlerin eşiğindeyim..
Elimde bir elek içine ne varsa doldurdum hızla sallıyorum sağa sola…
İçinde neler yok ki?
Görebildiklerimse ruhum var, bedenimde, yaşamımda var çok kıymetli zamanımda..
Bakıyorum şöyle bir eleğe olmuş bir kargaşa yuvası kimi savruluyor acı acı sağa sola, kimi farkında bile değil olup bitenden, kimide zaten hiç yaşamıyordu sanırım!! Savurdukça ben kimi eleniyor geçiyor, kimi kalıyor..daha da hızlı savuruyorum;dinliyorum çıkan sesleri bazıları sadece tın tın!!
Kızıyorum kendime eledikçe,elekten geçenlerin azlığı kalanların çokluğunu görüp.. Bu sefer düşüncelerimde savuruyorum “kendimi” gereksiz ne kadar toz,toprakla yol alamaya çalıştığım için..daha da hırslanıyorum, daha da hızlı savuruyorum daha da öfkeleniyorum daha da hızlanıyorum ve birden diyorum ki mevsimler gibi işte bu yaşadığım...tabiat ananın her sene yinelediği bıkmadan usanmadan tüm sene sırtında taşıdığı o muhteşem güzellik nasıl son buluyorsa sonbaharda, nasıl hafifliyorsa attıkça dallarında kuruyan yaprakları, nasıl boyun eğmiyorsa, tüm başkaldırışlara yeniden yine yine hazırlanıyorsa yepyeni bir zaman dilimine işte bende diyorum hafiflemeliyim...
Hafifledikçe de çoşayım, arınayım…
Aslında kalanların azlığı bir yandan mutlu ederken beni onca zaman boş yere taşıdığımdan mıdır nedir o toz toprak gözümde birden bire nasıl acınası duruyor… geçenlere bakıp hak ediyor elbet benimle yoluma devam etmeye, nefesimle, yaşamımla, varlığımla olmayı diyorum..kimi belki de hırslarımın körlüğünden savruluyor sağıma soluma ama biraz ötelere ama sonra diyorum ki gelmişler ya diyorum yeter o bile yeter...hızla veda ediyorum bazılarına içim burkulmuyor da değil aslında, ama geç verilmiş bir karadı çoktan hak etmişlerdi de diyerek şımarıkça bir edayla görmezden geliveriyorum hemencecik..
Elimde şu ara bir felsefe kitabı “satırları” adamı sersemletiyor..ondan mıdır nedir diye soruyorum kendime bu savurmalar,“yenilenme ihtiyacı” yoksa başka bir neden mi?…bilgelik yolunda değilim elbet ama duyarsızda değilim bana kalan da ne varsa yaşamımda benimle artık..
Yükü attıkça üstüme bir ferahlık geliyor aydınlık ona kardeş..Silkinmek bu kadar mı ferahlatır adamı..meğer ne kadar toz toprakla yol almaya çalışırmışız..
Fark etmeden!!
Silkelenmek gerek zamanı gelince,
Elveda silkelediklerim,
Elveda..

15 Nisan 2009

..MUTLULUĞUN RESMİNİ ÇİZDİM..

Bu bahar mutluluk çubuğunu salladı ve bende nasibimi aldım.. bir sürü pırıltı başımın üstün parlıyor.. öylesine güzel günler saatler günler geçiriyorum ki:
“Beni sevdiğini söylemeyi esirgemeyen şahane insanlarla”..
Bu pırıltıların arasında öyle bir tanesi vardı ki kendi kendimle paylaşırken bile masal bozulacakmış gibi geliyordu..Son ana kadar sevinmeyi kendime çok gördüm yokmuş gibi davrandım olurda ya gerçek olmazsa diye!!..Ama oldu geldiler öylesine şımarttılar ki beni sevgileriyle çoştum ve mutluluktan payım ne ise hepsini aldım..Bir çocuk gibi çok sevindim çok mutlu oldum ve arkadaşlığın,dostluğun,sırdaşlığın keyfini sürdüm adını tekrar yazdım..



Cumartesi sabahı sıcacık yataklarını Antalya'yı ve ailelerini bırakıp beni özledikleri (ki karşılıklı burnumda tütüyordu ikisinin de özlemi) 7 uçağına binip gelen benim canım arkadaşlarımı aynı gün dönüş için gece 22 kadar beraberdik..Sanki saatler vardı!!Ama yokmuş o kadar hızlı geçti ki ama masal yaşandı..Harikulade saatler yaşadık sohbetin,dedikodunun,kahkahaların dibine vurduk. Yazın planlarını yaptık..Hızımızı alamadık yaşlılık planlarımızı bile yaptık..Ben onları gezdirmeye çalıştıkca onlar sadece beraber olmamın keyfini sürme derdindeydiler..Evet bende soluksuz yerimden kalkmadan onların gözünün içine bakıp dakikaların keyfini sürmeye çalışmak istiyordum ama madem gelmişlerdi mekanlarla da güzelleşmeliydi saatlerimiz..
Yedik,içtik ama her keyfin sonu gibi saat geldi..Planladığım yetiştirmediğim programlar bir diğer seyahatlerine kaldı...En zoru da bu vedalardır ya..Zordu ama tekrar görebilme ihtimali her şeye değerdir..
Bana arkadaşlığın anlamını,adını bir kez daha hatırlatan,yazdıran bu şahane iki kadına sonsuz teşekkürler..Her zaman olması gereken yerde ve zamanda yanımda olmayı bildikleri için sade tutarlı ve gerçekci oldukları için..


12 Nisan 2009

..KUZİM..

Kendimi ne kadar eksik hissederdim olmasan..
öylesine mutlu ol ki;
mutluluğun benim sarhoşluğum olsun..

09 Nisan 2009

..PUNTO..

Sakin bir Ankara baharına yakışmayan oldukça öfkeli yağan bir yağmurlu öğleden sonrası elimde kahvem,kulaklarımı çınlatan Yaşar dan "Sessiz Gemi" şarkısına eşlik ederken bir telefon geldi.. Yaşamımın çok önemli ve özel bir bölümünü yaşadığım, hayatımın kalan dilimini de tamamlamayı planladığım o müstesna lacivert şehirden..
En uzun, en soluklu, en zorlu arkadaşlarımdan biriydi telefonun ucundaki..

Her zamanki kabına sığmazlığıyla..

"Sana birini veriyorum Kıymet" dedi, "Bakalım tanıyabilecek misin?.."

"Dur dedim! Dur! Sen hep böyle biri oldun işte tam bir Karadeniz kadını…Hep bir sonraki adımda nasıl davranacağı belli olmayan,sadece o günü hatta anı yaşayan kadın… "

"Dur dedim,Ya tanıyamazsam; ayıp olmaz mı?"

Ardından ürktüm bir an sevdiğim o şehirde yaşadığım o zaman dilimleri ve ardından mutluluktan silikleşen zamanlar geldi.. gözlerimin önüne birbir..yine bu durumu anlayamadım şaşırdım..bir silgi hızında silinmişken her şeyi ben!! kimdi bu? nereden çıkmıştı..kimdi?

Dedim ki:

"Beni bilirsin..hafızam mutsuzluklarımı hızla silikleştirdiği gibi çok mutlu olduğum zaman dilimlerini de bir silgi hızında siler..bilirsin ki çok özlerim öteki türlü.. ve yine bilirsin sevdiğim şeylerden uzak yaşamak bana göre değil!!..hem nereden biliyorsun ki hatırlamak beni belki de mutlu etmez… "

O yine dinlemedi beni.. Hırçın bir Karadenizli olarak…

Ardından;

Telefondaki diğer sesi duydum Karadeniz’in yaramaz bir çocuğunun hırçınlığına inat sakin,dingin bir ses tonuydu ve iyi bildiğim bir sesin sahibiydi duyduğum ses..

"Merhaba" dedi usulca, birazda mahcup "Merhaba ben Berrin.."

En son ne zaman sesini işittiğimi,kendisini gördüğümü, hatta konuştuğumu bile hatırlayamadığım bir arkadaşımdı.. İlk kelimesindeydi henüz daha ama benim gözlerimin önünde beliriverdi süliyeti hani çok zaman geçmişti!! O zarif, incecik step dersleri verdiğinde hayranlıkla izlediğimiz, kemikli bedeni tenis kortlarında nasıl da zarif bir tenis oynayan kadına dönerdi inanamazdık işte dün gibiydi ve karşımdaydı..Halbuki kendisini yaşadığımız şehirden ve zihinlerimizden isteyerek ve bilerek zamanı da kullanarak silivermişti sanıyordum,yok olmuştu! terk etmişti! sanıyordum hem de hepimizi!! aramızdan birimizi bile fark gözetmeksizin..Sır olmuştu..Telefonun ucundaki bu iki kadın birbirlerinin vaz geçilmeziydi bir zamanlar.. Bu iki arkadaşın birbiriyle soluksuz devam eden asla bitmeyeceğine inandığımız bir dostlukları vardı…

Kısa mı, uzun mu bilemediğim bir zaman sonra,ancak:

"Merhaba" dedim. "Merhaba Berrin hoş geldin"..Sormadım niye diye, neredeydin diye sadece kredisinin bitmediğini hissetim içimin derinlerinde..

Bana:"Aynı ses, aynı dolu dolu kahkahan" dedi.. "Hiç değişmemiş.. "

Demek ki; kızamamışım ona,onca geçen tortulu yıllara rağmen..sesim eski tanıdık tınısıyla gittiyse eğer onun kulaklarına.. Bazı şeyleri sorgulamayı bırakmış, sebebini bilmenin artık hiç bir şeye yaramadığını öğrenmişsindir çünkü Hayat sana bunu çoktan öğretmiştir..Artık ne geçmiş vardır,ne de gelecek sadece bu an vardır, o artık senin sesini duymak istemiştir hepsi budur.. Ardından bir iki cümleyle her şeyin yolunda olduğun kanısına varır rahatlarsın.. Ve, sözlere gereksinim duymadan kaldığı yerden devam edersin..

Hani senin olduğunu bildiğin halde, çok zamanlardır elini sürmediğin o gizli sandıktan dokunmaya kıyamadığın belki de unuttuğunu sandığın, rüzgarda uçuş uçuş olan beyaz ipek elbiseye kavuşmak gibidir hissettiğin..

08 Nisan 2009

..AY KADIN,CAN KADIN "AYDAN" KADIN..

Yerin yaşamımda o kadar özel ki,düşünceli halin,akıllı ve özenli duyarlılığınla, yokluğun yaşamımda büyük bir boşluk yaratacak kadar..Öylesine özelsin ki seni yazarken, düşünürken bile yüzümün aldığı kocaman bir gülümsemeye karşı koyamıyorum..
Güzelliğini aydan almış, ay gibi parlak güzel kadın..
Girdiğin hayatlara, varlığının olduğu yerlere hep zarafet katmayı bilen farklılığını ortaya koymayı başaran birisin.. Azmin,önceliklerin,başarıların örnek olacak kadar müstesna..her şeyden önemlisi de belki de o kadar samimi ve o kadar sıcaksın ki..
Ne çok mutluyum seni tanıdığıma ve hayatıma girdiğine..
Bugün doğum günün ve ben sana sadece diyebiliyorum ki:
Canım Aydan seni öylesine çok seviyorum ki..

01 Nisan 2009

..SANKİ..

Posted by Picasa


beklediğimi bulamadım..daha enerjik, daha gerçekci daha medeni platformda bir seçim ve sonuçlarını beklerdim..

maalesef yine aynı kaygılar, aynı mutsuzluklar...
baharların içimize verdiği heyecan kıpırtısının zerresi yok..

beklerken heyecanla baharı, tomurcuklanan yeşermeye çalışan ağaç dallarında sarı sarı "bayraklar" hakimdi..

bahara inat havada bir sararmışlık hakim..

sanki;

adı sonbahar..