30 Ekim 2008

..SENİ UNUTMAK MÜMKÜN MÜ?..

Ankara da son derece sönük geçen bir Cumhuriyet Bayramının ardından; bir grup insan her şeye rağmen, hala içi titreyerek bir ağızdan söyleyebiliyorsa bu memleketin marşlarını ve hala içimiz titriyorsa bu kan kırmızı bayrağa bakarken ve bir yürek hala umutlarımız tükenmeden yemek yiyebiliyorsak bu ulusun kadınlı erkekli insanları hepsi bir arada benim hala kocaman umudum var…

29 Ekim 2008

..MUSTAFA..


Fragmanlarını gördüğümden beri merakla, heyecanla, beklediğim film...
Film/Belgesel neyse ne filmin adının sadece Mustafa olması bile o kadar naif ki..

Yıllarca kitap satırlarında okuduğumuz bir kumandanın hayatının görsel hale gelmesi ne kadar da anlamlı ve de ne kadar geç kalınmış bir durum..

Can Dündar yapmış yapacağını yüreğine sağlık..

İzlemeli, izletmeli yaşadığı hayatı; kayıplarını, özlemlerine tanık olmak çok heyecan vericiydi...

..CUMHURİYET..

http://www.add.org.tr/
Atatürk, Mudanya yolu ile Bursa'ya gidiyordu. Kalabalık bir halk kitlesi, iskelede etrafını çevirmiş bulunmakta idi. Bir kadının, elinde bir kağıtla Atatürk'e yaklaştığı görüldü. İhtiyar, zayıf bir kadındı. Ata'nın yolunu keserek titrek bir sesle: "Beni tanıdın mı oğul? Ben sizin Selanik'te komşunuzdum. Bir oğlum var; Devlet Demir Yolları'na girmek istiyor. Siz O'nu alsınlar dediniz. Fakat müdür dinlemedi. Oğlumu yine işe almamış. Ne olur bir kere de siz söyleseniz." Atatürk'ün çelik bakışlı gözleri samimiyetle parladı. Elleriyle geniş jestler yaparak ve yüksek sesle: "Oğlunu almadılar mı?" dedi. "Ben tavsiye ettiğim halde mi almadılar? Ne kadar iyi olmuş. Çok iyi yapmışlar. İşte Cumhuriyet böyle anlaşılacak..." Kadın kalabalığın içinde kaybolmuştu ve Atatürk adete coşku dolu bir sesle: "İşte Cumhuriyet'ten beklediğimiz netice" diyordu.
Hulusi Köymen

27 Ekim 2008

..SOHBET..

Evin adamı düzenli voleybol oynar..yahoodan da sürekli yazışırlar oraya yazdığı benimde paylaşmak istediğim bir yazı bu..Kendinden onlarca şey dinledim o gün ki konuşmayla ilgili ama satırlara dökme tembelliği içindeyim..Hala gerginim sanırım ondan...
Sen neden gitmedin böylesi bir sohbet kaçırılır mı derseniz malesef benimde kendime göre önemli bir toplantım vardı diyerek açıklama yapabilirim :(

Bugün Turgut (Özakman) hocamın (Bunu gururla söylüyorum.) Cumhuriyet gazetesindeki konuşmasına katıldım. En son 22 yıl önce, üniversiteden mezun olduğum yıl görmüştüm. Aradan geçen onca yıl kendisinden hiçbir şey götürememiş; aynı tatlı dili, kıvrak zekasıyla bir saat kadar konuştu...

Bizim ortak konumuz voleybol olduğundan, bu konuda söylediklerini sizlerle paylaşayım: Türkiye Cumhuriyetinin en büyük devrimlerinin başında kadın erkek eşitliğinin geldiğini söyledi. 1927 yılında bir kadınımız Fenerbahçe spor kulübüne giderek,
"Ben de voleybol oynamak istiyorum," demiş.
"Bizim bayan voleybol takımımız yok," demişler.
"Kadın erkek eşit değil mi? Ben de erkek takımında oynarım," diye diretmiş.
1930 yılına kadar Fenerbahçe voleybol takımı sahaya 1kadın ve 5 erkekle sahaya çıkmış...
İlginç değil mi?

Bir Galatasaraylı olarak bunu yazmak zoruma gitse de paylaşmak istedim...

26 Ekim 2008

..ÜÇ MAYMUN..

Dün Deniz'le Kabartma Tozuyla üç maymunu izledik..
Film tanıtımlarında;
"Gerçeği bilmek, görmek istememek, duymamak veya hakkında konuşmamak, kısacası “Üç Maymun”u oynamak onun var olduğu gerçeğini değiştirir mi?"
Ben de izlerken bloglarımızın kapatılması karşısında kaç maymun olmalıyız diye düşündüm durdum..

25 Ekim 2008

..ÖFKE..

ÇOK ÖFKELİYİM...
KARANLIKLAR İÇİNDEYİM...
HIRSIZLAR KISKANÇLAR AKLI KITLAR YOBAZLAR ELİMDEN BENLİĞİMİ ÇALMAYA VE ENGELLEMEYE ÇALIŞIYORLAR...
DÜN DE BUGÜN DE
"YAZANLARIN" KALEMİNİ KIRDILAR
"DÜŞÜNDÜKLERİ" İÇİN EZİYET ETTİLER...

18 Ekim 2008

..ÖYLE BİR GEÇER ZAMAN Kİ..


Bazen öyle saatler geçer ki kişinin yaşamından; yaşadıkları zihnine sıkısıkı yerleşsin, sonsuz olsun, orada öylece kalsın ister, yaşadığın o saatlere tanıklık eden "o an" ve "o zaman".

Hızla akan saatlere ve akşamın karanlığına ayazda eklenince birazda şarabın etkisiyle farketmeden içine çektiğin bu soğuğun titretmeleriyle kendine gelip dostlara daha da bir sarılırsın sıkısıkıya, bu anlar sonsuz bu sıcaklıkta hiç bitmesin istersin masumca...

15 Ekim 2008

..YOK (SUL) LUK / YALNIZLIK..

Yoksulluğun bir rengi var mıdır?
Yoksulluk korkulu gözlerle bakmak mıdır?
Asıl yoksulluk "yalnızlık" olmasın?..

09 Ekim 2008

..TANRI-ÇA (LAR)..


Antalya müzesi çok kıymetli bir müzedir(de)ancak ben bu sene görmeyi akıl edebildim..Gerçi Antalya ve civarı zaten acık hava müzesi gibidir belki ondan diyerek avuntu yapmalı..

Kısaca bilgilenirsek:

Müzedeki tanrılardan Hera'nın dışında hepsi Aspendos'ta bulunmuş.1926 - 1982 yılları arasındaki kazı çalışmalarında çıkmış..İS II yy aitler..Tanrılar ve tanrıçaların kapladığı 2 ayrı salon var ve muazzam bir atmosfer..

Ben bu tanrıların kim kimin karısı ve çocuğu işin içinden çıkamadım... :)

İsterseniz:birde buradan okuyun..

- HERMES-MERCURIUS TANRI
Haberci tanrı ve yolcuların yardımcısı.
Zeus ile Maia'nın oğlu.
Efsanesi:Doğar doğmaz yürümeye başlar..Sporu da icat eden odur.

-APOLLON-APOLLO TANRI
Güneş ışığının tanrısı-şiiri,müziği ve diğer güzel sanatları temsil eder.
Leto ile Zeus'un oğludur.Artemis'in ikiz kardeşidir.Anadolu kökenli okçu bir tanrıdır.
Efsanesi:Daphne,tanrının kendisiyle birleşmesine izin vermez ve ondan kaçar.Apollon da peşine düşer tam yakalanacağını anlayana Daphne babası ırmak tanrısı Peneus'a kendini kurtarması için yalvarır.Babası da onu Defne ağacına çevirir.Apollon defne ağacını kutsal ağaç olarak benimser ve dallarından yaptığı çelengi başına takar.Ondan sonrada Apollon'un simgesi olur.

-NEMESIS TANRIÇA
Hata ve kibir tanrıçasıdır.
Gece tanrısı Nyks'ün kızıdır.
Efsanesi:Zeus Nemesis'e aşık olur.Ama Nemesis Zeus dan kaçmak için bir kaza dönüşür.Vazgeçmeyen Zeus,kuğuya dönüşerek Nemesisi ile birleşir.

- HYGIEIA TANRIÇA
Sağlık tanrıçasıdır.
Hekim tanrısı Asklepios'un kızıdır.Apollon'un oğlu olan Asklepios kızına hekimlik sanatını öğretir.Hygieia, yalnızca hasta insanlara değil,hayvanlara da bakar,hastalıklarına ilaç bulur.Dilimize yerleşen "hijyen"kelimesi tanrıçanın adından gelmektedir.

-ZEUS-JUPITER TANRI
Tanrıların tanrısı tanrıların babası ve kralıdır.
Doğal güçlerin hepsine egemendir.
Kronos'la Rhea'nın altı çocuğunun sonuncusudur.Kronos,yerini almalarında korktuğu için doğan her çocuğunu yutar.Bu yüzden Rhea son çocuğu Zeus'u Girit'te bir mağaraya saklar.
Zeus Hera ile evlenir.Zeus Hera ya sadık değildir her fırsatta aldatır.Zeus tanrılar kadar ölümlü kadınlarla da sayılamayacak kadar çok beraber olur.Zeus güzel bir delikanlı olan Ganymedes'e de aşık olur.
Zeus,krallık gücünü simgeleyen değneğini,insanlar arasında kime verirse o kral olur.Bütün krallar Zeus'tan doğma Zeus'tan yetişmedir.

- HERA-JUNO TANRIÇA
Baş tanrıça.
Kronos ile Rheia'nı kızı ve öbür Olymposlu tanrıların kardeşidir.
Babası Kronos diğer kardeşleri gibi onu da yutar ve sonra da kusar.Hera aynı zamanda kardeşi olan Zeus'la da evlidir.
Hera dırdırcı, inatçı ve kıskanç bir tanrıçadır.Zeus'un ihanetleri karşısında deliye döner onlara yapmadığını bırakmaz.Hele bu aşklardan doğan çocuklara Hera'nın en büyük düşmanıdır. Bunlardan ilk ve en ünlü kurbanı Zeus'un Alkmene'den doğma oğlu Herakles'tir.

-ATHENA--MINERVA TANRIÇA
Akılın bilimin ve Savaşın ve şehirlerin koruyucu tanrıçasıdır.
Zeus ile Metis'in kızıdır.
Efsanesi:Zeus doğacak çocuğunun kendisinden daha güçlü olmasından korkarak hamile karısı Metis'i diri diri yutar.Bir süre sonra başı sancılanır.Başından Athena çıkar.

-ARTEMIS-DIANA TANRIÇA
Avcı tanrıçasıdır.
Leto ve Zeus'un kızı.
Kardeşi Apollon güneşi kendisi ise ayı temsil eder.
Efsanesi:Aktaion kendisinin tanrıça Artemis'ten daha iyi bir avcı olduğunu iddia eder ve bu da yetmezmiş gibi tanrıçayı derede çıplak bir şekilde yıkanırken görür.Bu küstahlığa kızan tanrıça Aktaion'u bir geyiğe dönüştürüp onu köpeklerine parçalatır.

-TYKHE-FORTUNA TANRIÇA
Kader şans umulmayan başarı tanıçasıdır.
Efsanesi yoktur.

-APHRODITE-VENÜS TANRIÇA
Aşk ve güzellik tanrıçası
Zeus ile Dione'den doğmuştur.
Efsanesi:Topal tanrı Hephaistos ile evlidir.Şairler onun kocasını aldatmasını ballandıra ballandıra anlatmışlardır.Hephaistos karısını savaş tanrısı Ares ile yakalamıştır.


..MUTLULUK..


....mutluluk unutabilmek, ama aynı zamanda hatırlamaktır....

05 Ekim 2008

.....

Bolu-Mengen
Ah bu doğa vermeyi seven doğa...sonbaharın yaşanacağı ender güzellikteki yerlere günübirlikte olsa gitmek...yeşilin onlarca tonunu resmetmek zor, görmek gerek...bir rengin doğumundan ölümüne geçirdiği evredeki o şahane renk silsilesi yaşamak gerek...