29 Kasım 2010

..ARALIK'DA..


Bugünü Leonard Cohen müzikleriyle doldurup, Paul Auster Yanılsamalar kitabının satırlarıyla tamamlasam..
2010 bitmeden;
New York'a,
Barselona'ya oradan
İtalya-Roma'ya gitsem
İsviçre çok tekrarlı olacak olsada doyumsuz dostluk sağolsun yine yeniden gitsem..
Yıllardır ertelenen ikinci Paris'e de gitsem
Ve,
Antalya her soluk, Antalya..
Hareket noktası hep Antalya olsa ve sonra oraya insem tekrar tekrar...
Bekler misin beni? Beklemelisin ne olur!
Ve bekle..
Şarap, iyi müzik, ritmik dans ve sen olsan!
Bol fotoğraf da olsa
Yaş 40
Ne vakit kapıma dayandınki sen?
Ve,
Baba yine uğrasana bana, ne olur..
Çok özledim seni...

26 Kasım 2010

..GÖRDÜKÇE SENİ TAZELENİR SANKİ HAYATIM..

Bu bebek kış bebeği insanın içini ıstan, ısırmaklık, yemelik ve huzur dolu.. Annesi benim can Deniz'im ve kızı(n)mızı muhteşem yetiştirecek hiç kuşkum yok..

Şarap kadehte değil, zihinde bulur rengini..
Yaldızlar ve yıldızlar karanlıkta ışıldar..
Fakat karanlık, her zaman her şeyi örtmeyebilir.
Şaraba bir lezzet istiyorsan hayatta,
Gün ışığında ışıldayan adamlar seçeceksin sofrana.


Tık: http://fizy.com/#s/1lxdil Zaz - Je veux

23 Kasım 2010

..ANTALYA'DA SONBAHAR..


Yüzümde dolaşan tadımı kaçırmasına neden olan sol gözüm ardından sağ gözüm ardındanda diş virüsüm microbum adı her ne ise bayram tarihine denk geldi..
Günüm oysaki pür neşe başlamıştı erkenden hazırlandım canım kardeşlerimin törenine katıldım ardından bavuluma her zamanki gibi gereğinden fazla kıyafet doldurdum ve akşam saatlerinde kanatlandım Antalya'ya indim..Uçağın kapısında inerken her zamanki gibi o muhteşem Antalya kokusunu o hiç dinmeyen heyecanla dibime kadar çektim..Ardından yerleştim kalacağım yere sol gözümde çıkan arpacık illetine sarımsak tedavisi uyguladım veda ettim.. Ardından sağ gözümde benimle eşlik eden arpacığa bu sefer sadece göz kırptım.. Ama yetmemiş olacak ki davul gözümle bayram tatilinin son gününe kadar eşlik etti bana.. Bu sefer hayat bana bayram olsun diyemedim.. Hatta biraz sıkılmış Ankara semalarında buldum kendimi.. Pofff ve de Deniz'im gibi bühhüüüühüüüü..

21 Kasım 2010

..

Nefes almayı en sevdiğin şehirde; yüzünü güneşe verip sonsuz maviliğe dalıp gidersin fondaki müziğe eski bir alışkanlık olan Türk kahvesiyle eşlik edip yıllarını geçirdiğin ve çok önemsediğin birinin satırlarında kaybolursun.. Kahvenden lezzetle bir yudum daha alır ve merakla yazdığı her satırda kendini, onu paylaştıklarını ararsın, bulursunda ardından bir kez daha okursun ve dergiyi usulca kapatır aldığın yere geri bırakırsın.. Kahvenden alacağın bir diğer yudumda kahvenin içindeki görüntünün şaşkınlığıyla afallayıp Akdeniz'in sonsuzluğunda uçuşan simurg kuşuna sen de usulca el sallarsın...

12 Kasım 2010

..BİR BAKMIŞSIN, HER ŞEY DEĞİŞMİŞ..

Kuzilerle kanatlandık..kutlayacak nedenlerimiz o kadar çok ki şükür..
Her yıl yinelemekten mutluluk duyduğum Ata ziyareti..Mensubu olduğum derneğin değerli kardeşleriyle..
Toprağımdan özel insanlarla bir arada bir pazar kahvaltısı yaptık..Bağların kuvvetine hep inanmışımdır..


Bu kızlar olmazsa çok şey kaybederim bu yaşamda ben! beni çoğaltan yenileyen enerji veren tam bir takım kardeş ve arkadaşlığı..
Tık: http://fizy.com/#s/1aj6nj Sezen Aksu - Eskidendi,çok eskiden.

08 Kasım 2010

..PEŞİ SIRA..

Günler süratle giden bir trenin penceresinde görüntülerin birbirine karışma hızında geçmekte. Yapılanlar, yapılacaklar!! Bugünküler, yarınkiler, geçmiş günden kalanlar, öbür hafta sonundakiler hatta öbür ayda yapılacaklar ekleniyor vagonlanları çeken trene peşisıra..

Kimi zaman yorgunluktan mı bilinmez hızını durdurup birikenlere bir göz atıp yükü hafifletmeye çabalıyorsun acilleri yetiştir yetişmeyecekleri ertele derken aslında bitirdiğini sandığın ne varsa ardından yenileriyle devam etmekte.. Yeni yollar, yeni yöntemler arıyorsun bir yandanda.. Yanından senden daha az yükü olduğunu düşündüğün hızla geçip gidenlere bakakalıyorsun nasıl yetiştiriyorlar nasıl hallediyorlar diye, hatta birazda şaşkınlıkla.. Sonra bir diğerine bakıyorsun sonu gelmez vagon sayısının ağırlıyla yol almaya çalışıyor bu seferde seviniyorsun en azından halledebileceklerinin, halledilemeyecek ağırlıkta olmalarının saflık derecesindeki mutluluğuyla.. Bazen de bir el tutuyor seni seviniyorsun.. Ama öylesi kısa sürüyor ki ve en nihayetinde yalnız olduğunu biliyorsun,bu durum yıkmıyor seni; çünkü yılmayacak, yıkılmayacak yaşlarda olduğunu biliyorsun dileğinin tüm peşisıra gelenlere rağmen raydan çıkmamak olduğunuda bilerek ve özgüvenle yoluna bakıyorsun..

Ardından bir film de geçen replik aklına geliyor.
“Ekmenin bir zamanının olduğu gibi,biçmesinde bir zamanının olduğunu”..

Tık: http://fizy.com/#s/1d7flg Pink Floyd - Time