29 Mart 2008

..EY SANAT! HER ŞEYİ HAYATA DÖNÜŞTÜREN..



Bu ara tembellikten yıkılıyorum..Tiyatrolar gününü kutlamayı bile iki satırla yapamadım..çok ayıp..Evin adamı Tiyatro mezunu olunca onunla tiyatro izlemek biraz ızdırap çok bilince ukala olunur bilirsiniz..Halbuki benim gibi sıradan vatandaş gibi izlese büyülenir durur..Hatta ayakta alkışlamaya kalkar..Ama o metne,ışığa,dekora,kostüme vs. bakmaktan sanırım oyunu benim gibi seyredemiyor..Devlet Tiyatrosunda ve sahnelenen oyunlarda birçok arkadaşı var oyunları malesef sık takip edebilenlerden değiliz(ben çok istememe rağmen)eve ön bilgi sızdığı için ve oyunun sıcak dekikoduları geldiğinden kafadan bir çok oyun seyredilmeden eleniyor..
son gittiğimiz oyun için arkadaşlarından bilgi sızdırmak istedi ama arkadaşları reji dahil kimin yaptığını bilmediklerinden! neticesinde oyun hakkında yorum yapamadıklarından ve grup halinde gidilmesi gerek olduğundan ve sabah 6.30 Ankara'dan Antalya'ya hareket edip aynı gecede döndüğünden ama herşeyden önemlisi bir gün önce Tiyatrocu arkadaşları ile çıktığı yemekte içip zaten bir parça gribal durumlar olduğundan akşama da cümlesi yemek sonrası eve gelip saatler boyu okul günlerini yad edip facebooklarda kendilerinde bile olmayan öğrencilik yıllarındaki turne resimlerine bakıp saati gece 3 yapıp yatıp üç buçuk saat sonra kalkıp o yorgunluk,gribal durum ve hazırlanması gereken küçük bavuldan sonra çıktığı Ankara Antalya seyahatinden sonra bunlarda yetmezmiş gibi izlediğimiz oyunda uzun biraz sıkıcı..yılların Akün sineması Akün Sahnesi olup bu kadar yeni olmasına rağmen koltuklar sıkış sıkış olup bacak bacak üstüne bile atamayınca uyku en kral durum oluyor (mâlesef).. ama bence en önemli nedenlerden biride cuma günü yaşam başka türlü akarken tüm haftanın yorgunluğunun üstüne kafayı vererek izlenecek bir oyun seçmemelisiniz..
Başka bişeyler yazacaktım konu uzadı okunurmu bu kadar satır bilmiyorum..Oyun Giordano Brunoama oyunun teması "Düşünce Özgürlüğü"
çok yenilerde konferans dinlemiştim düşünce özgürlüğü ile ilgili oyunla pekişince iyi oldu..Mutlaka yazacağım..

Ey Sanat! Her şeyi hayata dönüştüren
M.Mungan

28 Mart 2008

..SANAT BULUŞMASI..

Posted by Picasa
Sanat buluşması..Kavaklıderem derneği ayda bir sanat etkinliği yapıyor evi uyun olanlar evinde ağırlıyor misafirleri..genellikle müzik dinletisi olarak geçen bu gecelerden birindeydik..bu sefer müzik dinletisi değil fonda nefis müzikler eşliğinde su altı fotoğrafları seyrettik..uzun süredir işittiğim ama bir türlü ilgilenemediğim bu etkinlikten büyük bir mutlulukla ayrıldım..iyi ki denizlere ve fotoğraflara bu kadar tutkun insan var olmasa ben bu büyülü dünyanın güzelliklerini nasıl fark edeceğimki..
Prof.Dr.Alp Can
1963 Paris doğumlu
A.Ü.Tıp F.mezunu
Histoloji ve Embriyoloji uzmanı

23 Mart 2008

...SÜNNET.. GÜNAHKAR GÖĞÜSLER.. ÇİN'İN KAYIP KIZLARI...


Sevgili Deniz çocuk istismarı/sömürüsü ile ilgili bir mim göndermiş bana..
Söylenecek yüzlerce şey olduğunu biliyorum/biliyoruz..
Ben istismarların en acıtanının cinsiyet kimliğinin yok edilmesi olduğunu düşünüyorum..

Yapım bazı durumlara ne duymaya ne okumaya nede bakmaya dayanır..
Asla gerilim ya da vahşet filmi izleyemem günler sürer izlerinden kurtulmak..
Ya da içim ne bir güçsüze/yaşlıya/hayvana/kadına/çocuğa yapılan istem dışı bir davranışa dayanabilir..
Bir dergide sadece kız oldukları için terk edilen kız çocuklarının kaderini okudum yine başka bir gün başka bir dergide kız çocukların sadece kadın olduğunu fiziksel olarak gösteren bir organının yok edilme zulmünü okudum..Başka bir zamanda kadın sünneti diye bildiğim ama çok az insanın mağdur olduğunu sandığım bir olayın yaşamış tanığından kitaplarını okumuştum..

Bende üç ayrı adı gelenek olan adlandırılan dünya gerçeklerini ama daha çok kız çocuklarının maruz kaldığı sömürüyü ve zulmü yazmak istedim..

…Erkek çocuğunun Kız çocuğu tercih edilmesi ve terk edilen milyonlarca kız çocukları…

Dünyanın en kalabalık ülkelerinin biri olan Çin çoğu toplumlarda olduğu gibi erkek mirasçıyı ödüllendiren bir kültüre sahip..Çin’in tek çocuk politikası ve erkek çocuk isteğinden her yıl 100.000’den fazla bebek çoğu kız çocuk terk ediliyor..Bu çocuklara on yılı aşkındırda ‘Çin’in kayıp kızları’ deniyor..
Ben bu satırları okurken rakamsal sonuçların ötesinde yaşanan daha travmatik sonuçlar üzdü ki nasıl baş edilir bilemiyorum..
Bu bebekleri diğer dünya ülkelerinden en çokta USA dan koşulları uygun olan çiftler, çocuk yapmayanlar vs..binlerce dolar ödeyerek evlat ediniyorlar..
Bu bebekler yetimhanelerde kaldıkları sürece daha çok pirinç ve kavunla besleniyorlar..
Bebeklerin çoğu doğru düzgün kucağa alınmadıkları ve ilgiye alışık olmadıkları için korkak ve ürkek oluyorlar..
Bebeklerin çoğu normal gelişimin çok gerisinde ilgi ve bakımdan eksik olduğu için işitme engeli,otizim öğrenme zorluğu, kalp hastalıkları gibi çok görülen bu rahatsızlıklara maruz kalıyorlar ve sonuçları maalesef yıllar sonra ortaya çıkıyor..
Ayrıca yetimhanelerde vücutları susuz kalıyor zatürree ya da başka hastalıklar ortaya çıkıyor..
Ve yetimhanelerden esirgenen basit bir ilaç ( ülkedeki ekonomik patlamaya rağmen ) çoğu sorunu ortadan kaldırabilecekken sağlanmıyor..
Ve belkide en acısı evlat edinmek için binlerce dolar ödeyen insanlar sonradan fikir değiştirip birlikte birkaç gün geçirdikleri bebekleri ‘oyuncaklarını’ geri vermeleri de çok sık karşılaşılan bir durummuş..

...Kız çocuğu sünneti/Vahşeti…

Çöl çiçeği kitabında sünneti ayrıntılarıyla yazdığı Somali'li Waris Dirie yaşadığı o korkunç vahşeti, yaşamını yarım hissedişini ve hayatta kalma mücadelesini küçücük bir kız çocuğunun geleneklere nasılda kurban edildiğini sarsılarak okumuştum..
Hala her yıl 3 milyona yakın kız çocuğu sünnet vahşeti uygulanmakta..
ve bu duruma savunmasız 4 ile 12 yaş arasındaki kız çocukları maruz kalmakta..
En ilkel şartlarla yapılan bu uygulamada malzeme olarak onlarca kez aynı işlemde kullanılan bir jilet parçası,teneke kutu kenarı ya da keskin bir cam parçası..
Kız çocukların cinsel organı uyuşturulmadan kilitoris dahil kesilip dikilmesi..
Amacı kadının ve genç kızın cinselliği oldukça geç keşfetmesi ve bekaretini korumaya yönelik bir işlem..
Menstrüel kan akımını ve idrarını sağlayacak küçük bir delik dışında her taraf dikiliyor ve aylarca bacaklar bağlı tutularak yaranın iyileşmesi bekleniyor..adı da firavun sünnetiymiş..
Doğumu kolaylaştırmak için dikili sünnet bölgesi doğum esnasında açılıyor doğumdan hemen sonra tekrar dikiliyor..kadınlar aynı acıları defalarca yaşıyor..buda ömür boyu süren fiziksel ve ruhsal sorunlara neden oluyor..

...Günahkar sayılan göğüsler…

Kamanerun da gizli gizli yürütülen yine kız çocuklarının maruz kaldığı vahşi bir uygulama..
Kamerun da cinsellik ve erotizm ilgili her şey bir tabu..
250 yakın etnik grubun yaşadığı ülkede gelenekler büyük önem taşıyor..
Kamerun'lu genç kızlar buluğ çağına gelip göğüsleri belirmeye başladığı zaman göğüslerin tamamen düzleşinceye kadar acı dolu ve tüyler ürpertici uygulamadan geçiriyorlar..
Kız çocukların cinsel uyanışını geciktirmek için tehlikeli ve acı dolu yöntem başlıyor..
Kamerun da erkekler son derece talepkar ve ülkede çok sık tecavüz vakası görülüyor.. bu yapılan vahşette küçük kızlara ilgi duyan erkekleri engellemeye çalışmak..
Bu işlemi evdeki büyükanneler göğüsleri belirmeye başlayan kızlara kızgın bir taş parçasını göğüslere bastırarak,lastikle ya da kemerle bastırarak yok edilmeye çalışılıyor..

Yazılacak o kadar çok şey var ki isyanımı bastırmak mümkün değil elbet.. insana,hayvana,çocuğa,bebeğe yapılan onlarca çeşit istismar..ben cinselliğe ve kimliğe yönelik istismarın acıların en büyüğüdür diye düşünüyorum..

Ne ilk ne de son..

Aile içi ensest ilişkiler..

Tecavüze uğramasına rağmen taşlanarak ibret olsun diye öldürülen çocuk kadınlar..

Ya da daha çok uzakdoğu kökenli çocuk seks ticareti..(her yıl 1 milyon 200 bin çocuğun kaçırılarak kullanıldığını ve sayının her yıl arttığını)

Anlaşılır gibi mi?

Beni en çok google da çocuk pornosu aratma istatistiklerinde Amerika'nın ardında gelmemiz inanılmaz şaşırtmıştı..
Oysaki ben bu ülkenin insanının inançları ve terbiyesi gereği uzak duracağını düşünürdüm…
Bu konunun son sözü,noktası varmıdır?..

15 Mart 2008

..BAZEN..


Çok zaman olmuş taraf olma duygusunu yaşamayalı..başarıyı alkışlamayalı..ben iyi oynayan kazansın diye düşünenlerden değilim..severim, sahip çıkarım, onunla (yada onlarla) üzülürüm, ağlarım yapım böyle..asla gri olamadım ya vardır ya yoktur..ya sonuna dek yanındayımdır yada hiç olmamışımdır duygularım böyle de uzar gider..
Tarafsız olanlara da aslında sinir olurum..duruşlarını kolaycılıkla suçlar ve korkak olarak bulurum..
Bugün Selim Sırrı Tarcan spor salonunda hiç tanımadığım ilgilenmediğim ama gittiğim bir voleybol maçında hissettiklerimdi..
Bazen unutulmaya yüz tutmuş duyguları okşamak gerek sanırım..


HALK BANK 3-ARKAS 2


08 Mart 2008

..KADINLAR..

Posted by Picasa
Bir gün; yeni, yepyeni insanlarla tanıştıktan, ardından sıcak projelere karar verildikten ve olağanca güzelliyle bir yemek yedikten sonra yüzümüze esen ılık Ankara havasınında rehaveti tepemizdeyken birde yetmezmiş gibi Güneşin zamansız ve de yalancı sıcağının ışığı çapkın çapkın bizi yalayıp tenimize değerkenki keyfinde hayatın bazen de tesadüflerden ibaret olduğu inancını yaşadığımız tamda o anların birinde bu kadar yaşanası güzelliklerin üstüne bir de sevgi dolu sözlerin havada uçuştuğu bir anda Ülkemin Cumhurbaşkanlığı köşküne sadece birkaç kilometre kala tamda Anayasa Mahkemesinin bahçesinin köşesindeki dört yol ağzında kadınlar.. kadınlarımıza rastlamak.. rengarenk giyimleri ile bir soluk oturup koyulttukları sohbette kim bilir kimden ve niye konuştuklarını bilmeden öylesine duruşları..Yaşadıkları tüm sefalete rağmen kadın olmanın fark edilmenin gizli isteğiyle o renk cümbüşlü elbiseler.. sabırsızlıkla az sonra yanacak olan kırmızı ışığı beklemek ve akabinde onlarca kez yaptığı gibi el açmak..

Posted by Picasa

Bunca yıl öğretileri doğrultusunda yaşayan bu kadınlar..eve parayı getirmesi gereken evin erkeğinin yaptığını yapmak..Para kazanmaya çalışmak..
Ona sorulmadan koparılıp geldiği topraklarına hasret her yere ve her şeye yabancı mevsimlik işçi gibi boynu bükük akşama eve götüreceği parayı kazanmaya çalışan itilen kimin nerenin kimliğine bürüneceğini bilemeyen kadınlar.. kadınlarımız.. Doğurduğu çocuğu sevmeye bile zaman kalmadan ikincisin doğuran onu sevemeden birincisini el açmaya sokağa bırakmak zorunda bırakılan kadın..Her seferinde her isyanında suratında bedenine indirilen şiddet..
Posted by Picasa
..ne zaman son bulacağını bilemediği bir yaşam..
Hayatında tek bildiği ve ona tek yakın olan, onu duyan, onu dinleyen geceler boyu dualarında yakardığı rabbinden başka nesi var.. o ki öyle ki onun bile kendine karşı kullanılmasına engel olamayan bir kadın.. kadınlarımız..doğuran hayat veren ama ne çocuğuna ne kendine yön vermesine izin verilmeyen..Yaşamında elinden alınamayacak bir tek inandığı inancı varken..şimdi oda birilerinin elinde ona maşa olarak kullanılan kadınlar.. kadınlarımız..

05 Mart 2008

..NE YAZMALI BİLEMEDİM :)

kazanmışlar ;)dualar boşa çıkmamış..teşekkürler sefer..