Büyük hafiflemelerin,değişimlerin eşiğindeyim..
Elimde bir elek içine ne varsa doldurdum hızla sallıyorum sağa sola…
İçinde neler yok ki?
Görebildiklerimse ruhum var, bedenimde, yaşamımda var çok kıymetli zamanımda..
Bakıyorum şöyle bir eleğe olmuş bir kargaşa yuvası kimi savruluyor acı acı sağa sola, kimi farkında bile değil olup bitenden, kimide zaten hiç yaşamıyordu sanırım!! Savurdukça ben kimi eleniyor geçiyor, kimi kalıyor..daha da hızlı savuruyorum;dinliyorum çıkan sesleri bazıları sadece tın tın!!
Kızıyorum kendime eledikçe,elekten geçenlerin azlığı kalanların çokluğunu görüp.. Bu sefer düşüncelerimde savuruyorum “kendimi” gereksiz ne kadar toz,toprakla yol alamaya çalıştığım için..daha da hırslanıyorum, daha da hızlı savuruyorum daha da öfkeleniyorum daha da hızlanıyorum ve birden diyorum ki mevsimler gibi işte bu yaşadığım...tabiat ananın her sene yinelediği bıkmadan usanmadan tüm sene sırtında taşıdığı o muhteşem güzellik nasıl son buluyorsa sonbaharda, nasıl hafifliyorsa attıkça dallarında kuruyan yaprakları, nasıl boyun eğmiyorsa, tüm başkaldırışlara yeniden yine yine hazırlanıyorsa yepyeni bir zaman dilimine işte bende diyorum hafiflemeliyim...
Hafifledikçe de çoşayım, arınayım…
Aslında kalanların azlığı bir yandan mutlu ederken beni onca zaman boş yere taşıdığımdan mıdır nedir o toz toprak gözümde birden bire nasıl acınası duruyor… geçenlere bakıp hak ediyor elbet benimle yoluma devam etmeye, nefesimle, yaşamımla, varlığımla olmayı diyorum..kimi belki de hırslarımın körlüğünden savruluyor sağıma soluma ama biraz ötelere ama sonra diyorum ki gelmişler ya diyorum yeter o bile yeter...hızla veda ediyorum bazılarına içim burkulmuyor da değil aslında, ama geç verilmiş bir karadı çoktan hak etmişlerdi de diyerek şımarıkça bir edayla görmezden geliveriyorum hemencecik..
Elimde şu ara bir felsefe kitabı “satırları” adamı sersemletiyor..ondan mıdır nedir diye soruyorum kendime bu savurmalar,“yenilenme ihtiyacı” yoksa başka bir neden mi?…bilgelik yolunda değilim elbet ama duyarsızda değilim bana kalan da ne varsa yaşamımda benimle artık..
Yükü attıkça üstüme bir ferahlık geliyor aydınlık ona kardeş..Silkinmek bu kadar mı ferahlatır adamı..meğer ne kadar toz toprakla yol almaya çalışırmışız..
Fark etmeden!!
Silkelenmek gerek zamanı gelince,
Elveda silkelediklerim,
Elveda..
Elimde bir elek içine ne varsa doldurdum hızla sallıyorum sağa sola…
İçinde neler yok ki?
Görebildiklerimse ruhum var, bedenimde, yaşamımda var çok kıymetli zamanımda..
Bakıyorum şöyle bir eleğe olmuş bir kargaşa yuvası kimi savruluyor acı acı sağa sola, kimi farkında bile değil olup bitenden, kimide zaten hiç yaşamıyordu sanırım!! Savurdukça ben kimi eleniyor geçiyor, kimi kalıyor..daha da hızlı savuruyorum;dinliyorum çıkan sesleri bazıları sadece tın tın!!
Kızıyorum kendime eledikçe,elekten geçenlerin azlığı kalanların çokluğunu görüp.. Bu sefer düşüncelerimde savuruyorum “kendimi” gereksiz ne kadar toz,toprakla yol alamaya çalıştığım için..daha da hırslanıyorum, daha da hızlı savuruyorum daha da öfkeleniyorum daha da hızlanıyorum ve birden diyorum ki mevsimler gibi işte bu yaşadığım...tabiat ananın her sene yinelediği bıkmadan usanmadan tüm sene sırtında taşıdığı o muhteşem güzellik nasıl son buluyorsa sonbaharda, nasıl hafifliyorsa attıkça dallarında kuruyan yaprakları, nasıl boyun eğmiyorsa, tüm başkaldırışlara yeniden yine yine hazırlanıyorsa yepyeni bir zaman dilimine işte bende diyorum hafiflemeliyim...
Hafifledikçe de çoşayım, arınayım…
Aslında kalanların azlığı bir yandan mutlu ederken beni onca zaman boş yere taşıdığımdan mıdır nedir o toz toprak gözümde birden bire nasıl acınası duruyor… geçenlere bakıp hak ediyor elbet benimle yoluma devam etmeye, nefesimle, yaşamımla, varlığımla olmayı diyorum..kimi belki de hırslarımın körlüğünden savruluyor sağıma soluma ama biraz ötelere ama sonra diyorum ki gelmişler ya diyorum yeter o bile yeter...hızla veda ediyorum bazılarına içim burkulmuyor da değil aslında, ama geç verilmiş bir karadı çoktan hak etmişlerdi de diyerek şımarıkça bir edayla görmezden geliveriyorum hemencecik..
Elimde şu ara bir felsefe kitabı “satırları” adamı sersemletiyor..ondan mıdır nedir diye soruyorum kendime bu savurmalar,“yenilenme ihtiyacı” yoksa başka bir neden mi?…bilgelik yolunda değilim elbet ama duyarsızda değilim bana kalan da ne varsa yaşamımda benimle artık..
Yükü attıkça üstüme bir ferahlık geliyor aydınlık ona kardeş..Silkinmek bu kadar mı ferahlatır adamı..meğer ne kadar toz toprakla yol almaya çalışırmışız..
Fark etmeden!!
Silkelenmek gerek zamanı gelince,
Elveda silkelediklerim,
Elveda..
7 yorum:
bazen dusmemek icin tutunduklarimiz bizi o kadar agirlastiryor ki, takilip kaliyoruz oldugumuz yerde.. gerekiyorsa, belki dizlerin acisini goze almak, yere kapanmak gerek..
cok begendim bu yaziyi.. cok..
MEHTAP..
ASLINDA YAZIYA BAŞLARKEN BEDENİMDEKİ FAZLALIKLARDI, FAZLALIKLARIMDI NİYETİM AMA YAZMAYA BAŞLADIKCA BEDENİM VE RUHUMUN ARINMASI ÇIKTI ORTAYA..MEVSİMLER GİBİ HANİ HANGİ MEVSİM OLMAK İSTERSİN DİYE SORDUM KENDİME..SORDUM ROMA'YA ALDIM CEVAPLARINIDA..VE ÇIKTIM YOLA..TEŞEKKÜRLER SANA..
TETİKLEDİN SEN BELKİ HİÇ FARKETMEDİN AMA..
evet bende son yazımda silkelenmekten bahsettim bahar geldi hala atamadık yükleri üstümüzden..bahar arınmak demekti oysa..
Tanırım, bu nasıl bir yazıdır ki böyle.bu nasıl da güzel bir anlatım dır böyle..
Nasılda güzel tarif etmişsin.. Bence sen lütfen bir Kitap yaz artık..insanlığa yazık..
Blog sahibi olmayan milyonlarca insan var ve onlar senin bu muhteşem satırlarını okuma mutluluğuna sahip olamıyorlar..
Olağan üstü bir Kadınsın sen..
Abartmıyourm Kıymet;
Sen Bambaşka Bişeysin..
ZOİTSA..
GEÇ BELKİ AMA İLLAKİ ARINIRIZ DİYE DÜŞÜNÜYORUM..
AYTAÇ..
TATLIM BİR EVE BİR YAZAR YETMEZ Mİ? BENCE YETER :)
BİZ BAŞKA ALEMLERİN İNSANLARI OLALIM :)
Kimbilir kaçıncı baharı karşıladık.
İlk kez karşılıyormuş gibi davrandık.
belki, yalancı baharlara aldandık.
KIYAK..
HEP ALDANDIK HEP!
Yorum Gönder