
Olmasanız çok eksik kalırdım ben..
Tık: http://fizy.com/#s/1ahts0 Yavuz Bingöl - Gitme
Babamsız ilk bayramım, meğer ne kıymetli bir duyguymuş insanın 40 senedir babasının yanında olma duygusu.. Kalmadı eskiden aldığımız tatlar bu malum herkesin bildiği, hissettiği ve olmalı da bu değişim sanırım her zaman diliminin bir işleyişi var nihayetinde..
Öncelikler farklılaşıyor zamanı kullanma tasarrufunda öyle yaşam hızla bireyselliğe kaymakta.. Olmasını çok istediğin bir şey olmuyor bir zaman sonra bir bakmışsın olmuş ama bir bakıyorsun ya eski değerinde istemiyorsundur artık ya da aslında o kadar da istediğin kadar değilmiş duygusu sarıveriyor her bir yanını..
Yada şimdi ki haliyle olmuyorsa bir nedeni vardır ve iyiliğinedir diye geçiştiriyoruz..
Yola çıkıyorsun her zamanki belirsizlikle nereye gitmeli bilemeden İstanbul mu olmalı? Bursa mı? yoksa daha sakin bir yerler mi derken Ankara ya en yakın deniz sahili Amasra kucaklıyor seni.. Boşalan Ankara'nın nereye kaçtığının canlı tanığı gibi araba plakalarından gördüğün 06 çokluğu.. Kapıdaki kışa inat son kez ayaklarını hırçın Karadeniz’e daldırayım diyen Amasra'nın her köşesini doldurmuş çoktan.. İyi de yapmış, balık yemenin iyi zamanı ama konaklayacak yer yok telefon açıyorsun gelen cevaplar hep aynı.. İnerken Amasra ya bu kadar araba günübirlikçi sanıyorsun halbuki yer bulamamaktan muzdaripmiş insanlar aklıda, gönlüde kalarak terk etmekteymiş meğerse sakince.. Restaurant kapılarında yer bekleyen onlarca insan balık ve meşhur Amasra salatası yemek için beklemede ve yine sakince.. Huzurlu bir yer olduğu buradan belli.. Bunca kalabalığın için bir dinginliktir gitmekte... Mevsimin ilk hamsisini indirirken midemize aklımız nerede geceleyeceğimizde! Üstümde bir ferahlık “Olmadı arabada yatarız” diyorum bildiğim tek şey bu sakinliği ve burayı terk etmemek.. Restaurantın çalışanını kafalamaya çalışıyorum evini açması için yetmezmiş gibi bana evlerinin manzarasından bahsediyor birazda küstahça.. Hadi diyorum "Tanrı misafiriyim ben neden olmasın?" olmuyor ikna edemiyorum buraları iyi bilen yeğenimi arıyorum medet umarak.. Bana tam da yemek yediğimiz yeri ve orada çalışan çocuğu tarif ediyor telefona ver diyor dönüyorum çalışan çocuğa “Bak diyorum seni nasıl kitledim”.. Konuşuyor uzun yıllardır arkadaşıymış meğer ne hoş bir tesadüf diyorum içimden.. Nihayet bir köy evinde misafir ediliyoruz..Biliyordum! diyorum halledeceğimizi biliyordum!.. Programsızlık gecemin uzamasını engelliyor geç olmadan misafir olacağımız köy evine doğru yol alıyoruz.. Bize el yapımı tatlılar ikram ediyorlar yatıyoruz.. Erkenden kalkıp ayrılıyoruz Amasra’ya dönmeden Çakraz’a gidiyoruz gözlemeli bir kahvaltı yapıyoruz “Hırçın bugün Karadeniz çok hırçın”.. Üşüyoruz, ama bir yandan da hayran hayran gülen yüzlü şirin ve duyarlı kasaba insanlarını seyrediyoruz.. Yeğenim "Geliyorum" diyor eşlik edeceğim.. Çakraz’dan, Amasra’ya dönerken buluşuyoruz kucaklaşıyoruz gezdiriyor akşama kadar.. Aynı restaurantta bu sefer çatı katında yiyoruz balıklarımızı, salatamızı erkenden de keyif için kadeh kaldırıyoruz hırçın Karadeniz’e ve kendimize..
Keyifle şeker tadında gün devam ediyor..Akşama doğru Zonguldak üzerinden Ereğli’deki evine konuk oluyoruz ev arkadaşı Ali’yle tanışıp uzun saatler sohbet ediyoruz.. Ali’yi anlatırken “Benden daha iyidir” ardından “Gün gelecekmiş teyzemi evimde ağırlayacakmışım” diyor nasıl da naif nasılda tatlılar.. Emre ve Ali’nin bekar evlerinde sabaha uzanan gecenin bir saatinde sabaha karşı yatağımdan kızarmış patates kokusuyla uyanıyorum evi bu kokunun sarması iyi hissettiriyor beni..Kararı mı oylamaya dönüyorum Ankara’ya sürenin bitmesine 15 dakika kala..
Kısa gibi görünen keyifli seyahattin yorgunluğu çöküyor final maçını izleyemeden yatağımda yeni kararsız adımların rüyasına dalıyorum..
Uzun yıllar oldu görmeyeli seni.. Az tanıdım ama çok sevdim.. Sevdiğim insanların dostuydun, arkadaşım oldun.. Zaman çok görüşmemizi sağlayamasa da arkadaşlığımız dostluk kıvamında büyüttü kendini.. Sen denizlerde biz karalarda geçirdik geçen onca yılları sen Üniversitede hoca oldun biz karadan denizlere çıkmak istedik pervasızca.. Bir 48 saat kopalım dedik.. Dedin ki ne kostüm getireyim? İncelikli zekânla! Ne gerek var dedim kostümlere; ast olan üstümüze bezediklerimiz değil ki!.. Yapamadık yarınlara, umutlara başka zamana kaldı! ama yapılacak biliyorsun, biliyoruz..
Seni önemsiyor ve seviyoruz..
ama 48 saat aklımda unutmadım.
çok bekledik
zaman göreceli nasılsa yaparız bir ara!
geleceğim
evet ama çok renkli olmalı
meleklerden ve şeytandan uzak
: )
ben artık önüme ne gelirse yaşayıp geçiyorum Efdal
harika bende öyle yapmaya çalışıyorum ama inan içimdeki fantezi ve delilik yapma zenginliğim dop dolu..
şahane
ömrümün 16 yılını denizlerde harcadım içimdeki yaşam sevincimi avutarak. Ama artık trenler çok hızlı..
çok hızlı değil mı hakikaten ya
yetişememek korkusu sarıyor.
muhtemelen çoğuna da yetişemeyeceğiz!
tek kişi koşarsak yetişemeyiz ama birkaç kişi bir olur isek çoğuna yetişiriz.
şahane bir cümle, içerik dolu
anlat keyfin nasıl?
keyifler pek iç açıcı değil kafes altın suyuna batırılmış gibi duruyor sadece
ah Efdal gelmeliydin ne edip
iyi gelecekti bize de
sana da
neyse geçti ama iç çekmeden de olmuyor işte
neler yapardık neler
biz de zaman zaman dip yaptık seni çok andık
sağolun. delilik ve çılgınlık yapardık
belki de sakince otururduk bilemiyorum ki bu bir enerji işte
an ve an değişen
fantezi yapardık, gülerdik ağlardık. şiirler okurduk. terlerdik
sen başlardın yumuşak sesinle "hic kimsenin yağmurun bile böyle küçük elleri yoktu " şiirine
hayat pınarından su içerdik zümrüt yeşil yosunlardan süzülen
hayat ne sunarsa
sunduğuna da sonsuz şükrederek
şarap içerdik bardaksız tek şişeden
sarhoş olmazdık...
çakır keyfi iyi gelir bize
yorulurduk
esnerdik ama uyumamak için de çaba harcardık
sizi bu büyülü kelimelerle sarıp kim bilir ne serüvenlere çıkarır, sizlere neler yaşatırdım.
48 saat yeter mi?
olmaz değil ya nasılsa olur, hayat arşivine atacak gün ve geceler yaşanır.. hatırladıkça insana iyi gelen
ar damarımızı çatlatıp içinden ne akacak o'na bakardık
daha sözler dans ediyor satırlarda. Ya dokunuşlar, uyuyan çocuğun kulak memesine
ya da bir mermer heykelin teninin pürüzsüzlüğüne ne demeli.
ama gülmez onlar, bilmez onlar, acıkmaz, susamaz, ve en önemlisi hissetmez.
ama olağanüstüdür dimi büyüler dimdik halleriyle
gece karanlığında denize girmenin verdiği ürpertiyi duymalısın başta ve daha sonra da serinliğini hissetmelisin iliklerinde
yaşam birazda tedirginliklerle dolu
tedirgin olmak “çözme” anı
bunca söze kendime kahve yapmakla çözdüm
sana da yapmak isterdim
hoş geldin kahvesi mi? yoksa iyi ki buradasın sabah keyfi kahvesi mi?
ama içtim ben sağ ol
ben deliyim bunu da biliyor musun?
deliliği dahilikle eş değer bulurum ve bunu severim
o zaman arka masaya komple meyve
YAŞASIN
KAHVEN ŞEKERLİ Mİ
orta halli
ŞEKERLİ OLMASINI İSTERSEN TATLI TATLI FİNCANIN İÇİNE BAK HEM TATLANIR HEM DE BENİ GÖRÜRSÜN KARA KAHVENİN İÇİNDE BEYAZ DENİZCİ KIYAFETLERİMLE SANA EL SALLADIĞIMI
kıyamam
beni yanlışlıkla içersin diye mi?
içimizde olan birini içmek mümkün mü adam
sağ olasın sana da Efdal
kendimi sende iyi hissederim..