
31 Mart 2010
..SERSERİ MAYINLAR-İZLENMELİ..

28 Mart 2010
..UZAKLAR..

24 Mart 2010
..GEÇMİŞTEN BİR KOKU..

Odam sıcacık…
Öyle sıcak ki; az sonra okuluma giderken yüzümü ısıracak soğuğa inat keyfini çıkarıyorum sıcak yatağımın… Annem çoktan gelmiş, odamın perdesini aralamış bile, dünkü dualarımın tutuğunu bana göstermek istercesine…
Ben de gözlerimle aralamaya çalışıyorum tülü.
“Heyyooo!” diye içimden çığlık atmak geliyor. “Yaşasın kar yağıyor!”
Karlı bir Ankara sabahına, uyandım bile..
Nedensizce aklıma turuncu renk düşüyor; beyazla nasıl da yakışırlar birbirine; mesela kardan adama ne de yakışır turuncu renkli bir burun, tavşanlar mesela, çok beyaz, bembeyaz, işte onlar da çok sever havucu..
Yatakta debelenirken, “Hımm,” diyorum kendime. “Rengim de varmış benim, beyaz, kar, tavşan… Yok, havuç yani… Beyaz yani… Yok yok turuncu… Hımm… Karar veremedim, neyse sonra karar veririm ben de…” diyorum yataktan doğrulurken..
Hızlıca giyinmek zorundayım; ama önlüğümü sevmiyorum, çok siyah ve karanlık; ben korkusuz ve cesur bir çocuğum aslında, karanlıklardan korkmam…
Bir de çok şans sayarım sobalı evde yaşamı bilenleri..
Ben böyle bir evde büyüdüm; okul kitaplarındaki gibi bol ağaçlı, büyük bahçeli, iki katlı evimizde büyükannemin ve büyükbabamın da olmasını isterdim; bir de ocağın üstünde tüten çaydanlıklı bir oda hayal ederdim duvarları bembeyaz olan..
Annem, canım annem sobanın üstünde o bembeyaz ekmekleri kızartmaya başladı bile; nasıl da tanıdık, nasıl da kendinden geçiren bir kokudur bu! Annem ekmekleri hiç yakmaz, sıra sıra dizdiği pofuduk ekmekleri hep kararında kızartır, nasıl becerir, nasıl anlar hangi dakika ters çevrileceğini!?
O anne olduğundan mı bilirdi acaba?
Yoksa o bir büyücü müdür?
Bugün Salı, son iki saatin beden eğitimi dersi oluğunu anımsıyorum. Kardan adam yapacağız, bahçenin en büyük kardan adamı olsun diye çocukça bir telaş içine gireceğiz…Ve yine kocaman havuçtan burunlu, kömürden gözlü o halde beslenme çantama havuç da atmalıyım..
Çay bardaklarının içine konan kaşık seslerini duyuyorum, kahvaltı hazır demek ki, sıra hep aynıdır, annem insanı hiç şaşırtmaz..
O gelmeden ben yetişeceğim duam tuttuysa görevimin başına..
Bugün annemin sürprizli masasında ne var ki? Dün geceki kar duası gibi, bir dua daha etsem yine tutar mı ki?
Torpilli olsun diye yaz tatilinde mahallenin hocasından öğrendiğim diğer duayı belli belirsiz mırıldanmaya başladım. Son öğrendiğim duayı hep koz olarak kullanırım Allah’a; bu yaz başı ölen kedimizin de yanına gittiği söyledikleri Allah’a..Ve biraz da sesli mırıldanıyorum, belki duymaz, başka dualarla karışır endişesi ile…
“Lütfen Allah’ım, lütfen kahvaltıda sucuk olsun ama! Ama, ama pişirmesin…” diye biten bir dua…
“Dünden de şanslıyım ya, hep böyledir, birincisi tutarsa, ikincisi de tutar, diye düşünüyorum, yine içimi sevinç kaplıyor...
Kendinden emin bir kız çocuğu tavrıyla odamdan çıkarken, daha masaya bile göz ucuyla bakamadan, arkası bana dönük “Haydi kızım ablanı da kaldır, kahvaltı hazır!” cümlesiyle karşılaştım.
Yine şaşkınım!
Annem benim geldiğimi nasıl anladı?
Bu kadın büyücü mü?
Yine aynı nakaratla “Yüzünü yıka da gel ama!”
Evet, evet, bu kadın gerçekten bir büyücü…
Söylenenleri yerine getirmek için ablamın odasına yönelmeden masaya şöyle bir göz atıyorum. İşte demiştim tutar diye! Kardan adamın gözlerindeki kömür kahvesi gibi kopkoyu bir sucuk, on santim eninde kesilip ikiye bölünen, sonra özenle metal şişlere geçirilen, hazırlanmış sucuklar benim kızartmamı bekliyor! Bu kuzu gibi yatan sucuklar marifetli ellerimle sobanın açılık gözünden içeri sokulacak, kızarmaya başladığını kokusundan anlayarak ters çevireceğim ve kızardıkça düşen yağ damlalarını sesini sabırsızlıkla bekleyeceğim…
Her şeyi bilmiş bir kız edasıyla sekerek ablamın odasına giriyorum. Hızla sarsarak kaldırıyorum. O kadar sabırsızım ki! Az sonra ben de büyücü olacağım, ablamın, annemin, babamın sucuklarını nasıl da iştahla yediklerini seyredeceğim. Bu düşüncelerle ablamın odasını koşar adımlarla terk ederek banyoya yönelip yalapşap yüzümü ıslattım. Buz gibi su damlacıklarını havluyla kurutulmadan, yüzümden savrulan damlacıklara aldırış etmeden bir çırpıda masamdaki yerimi alıyorum…
Kömür gibi kızaran sucuğun kokusu, odayı kaplayan kızarmış ekmek kokusunu bastıracak tam da hayallerim gibi sobanın üstünde de çaydanlıktan gelen tıkırtılar, mis ekmek kokusu ve sucuğun dayanılmaz lezzeti.
Bu sabah…
Bu sözünü ettiğim sabah…
Bu sözünü ettiğim sabah çok yıllar önceydi ve ben davetkâr kızarmış ekmek kokusunu, sobalı evimizi, aile sofralarımızı, bir daha asla o tadı bulamadığım sucuğun lezzetini ve daha bir dolu şeyi anımsadım bu sabah…
Pencereden dışarıya şöyle bir baktığımda dışarıda sulu bir kar vardı; çocukluğumdaki karlardan çok uzak, sanki rengi bile beyaz değil...
Kendime elektrikli çay makinesinde bir demlik çay yaparken rejimde olduğumu anımsadım; iki yumurtayla omlet yaptım, attım tavaya, olmayan kızarmış ekmek kokusunu içime çeke çeke…
14 Mart 2010
..PINK FLOYD-TIME..
Pink Floyd - Time, Live
Yükleyen MovieFanQS. - Diğer müzik videolarına göz atın.
..ZAMAN..
Sıradan bir günü oluşturan anları sayarak
Zamanı parçalarsın, kolaycacık harcarsın
Doğduğun topraklarda bir parça toprağın üstünde dolanarak
Sana yol gösterecek birini, birşeyi bekleyerek.
**
Yoruldun eve kapanıp yağmuru seyretmekten ve güneşte mayışmaktan
Daha gençsin ve yaşam uzun, harcayacak vaktin var bugün
Ve bir gün bakmışsın ki on yılı bırakmışsın ardında
Kimse söylemez sana koşacağın yeri, başlama işaretini kaçırmışsın.
**
Ve koşarsın koşarsın güneşi yakalamak için ama güneş batmakta
Ve dolanmakta tekrar sana görünmek için
Güneş aynı güneş aslında ama sen yaşlısın artık
Bir nefeslik ömrün var ve bir gün daha yakınsın ölüme
**
Gittikçe kısalmakta yıllar, vakit bulamayacağız galiba
Tasarılar ya sıfır ya da yarım sayfa karalama
Umutsuzluğa sarılarak avarelik etmek İngilizlere özgüdür
Vakit geçti bitti şarkı, söyleyeceklerim bitmedi ama.
Albüm: Dark Side Of The Moon
12 Mart 2010
..BAHAR&KİRAZ&ANTALYA..


10 Mart 2010
..HESAP KESİLDİ..
Geçen yılın son günlerinde koca bir çınar devrildi ya hani,
Gelemeden kendime ardından başka bir çınarın dalı kırıldı ansızın..
Hiçlik duyguları var olma çabaları peşisıra takip etti birbirlerini..
Yapmam, almam, giymem, yemem dediğim bir sürü zinciri kırdım ben..
Kızlara asla giymem dediğim UGG siparişi verdim mesela
Arkadaşımın çok kariyerli bir işinden istifasınını şaşkınlığını yaşadım uzunca bir süre..
Diplerden nefret ederim ama çok diplerde dolandım bu süreçte,
Verdiğim kilolardan 2 sini geri aldım ardından
Aldığım kiloyu fazlasıyla verdim
Sonra verdiğimi bir daha aldım..
2 video izledim ki gözlerime inanamadım
Sağlığımı ihmal ettim
Yememe hiç dikkat etmedim
Konuklar ağırladım yeni düzende
Kuzime üzüldüm
Çok İstanbul'a gitmek istedim
En çok da Güney Afrika'ya
Ya da en azından bir uçakta olmayı diledim rotasına bakmadan
Antalya ve İstanbul çıktı kanatlandım gittim bende.
Döndüğümde aklım hala Antalya da kalmıştı,
Babam çağırdı yanına ama atlattım babamı
Çok dua ettim babama
Ama yetmedi, yetmedi yetmiyor!!
Babamı çok özleyeceğimi ilk kez bu kadar yakın bir duyguyla tekrar hissettim..
Konuşmadığım kadar çok konuştum ama en çok da dinledim..
Yaşamımda bir çok şeyi rafa kaldırdım..
Yeğenimin Nişan törenine tanıklık ettim çok mutlu oldum
Filmler izledim,
Mutlu olduğum sürprizli hediyeler aldım
Uzun uzun hastanede yaşam savaşı verenleri izledim
Bir bebeğin fotoğrafı kendimden geçirdi… Hoşgeldin Batu bebek..
Şişeler dolusu şarap içtim.
Yemekler yedim, gezdim, radikal değişimler geçirdim..
Defile izledim anlamlı ve keyifle
Sergilere gittim,
Çok şaşırtıcı anlara tanıklık ettim.
Yaratıcı yazarlık kursuna katıldım..
Unutulmasın diye hepsini zihin arşivinden blog arşivine kaldırdım..
Ve her şeyin hesabını kestim..
Bana göre kış bitti hoş geldin bahar..

Kuzilerimle sonu gelmez sohbetler değişmeyeceğim anlardır yaşamda..
Adı gibi Yakın olan güzeller güzeli kızımızın hindisini tattık keyifle..
Nezafet Özlütürk
Ruhumun dinlendiği resimlerin seyrindeki sohbetlerin kahkahalara döndüğü sergilere gitmek yaşamda saf oksijen almak gibi..











Kadir'le değişim içine girsede yaşamlarımız hep meraklı ve keşfetmeyi sevdiğimiz gibi yeni yerler yeni tatlara devam..O da ben de heyecanla bulduğumuz, beğendiğimiz yerlere birbirimizi mutlaka götürmeye, tatırmaya ve de beraber gitmeye hem özen gösteriyoruz hem de seviyoruz..
07 Mart 2010
..KESİŞME..

Yıllar önce bir iş arkadaşınızın, sonraki yıllarda hayatı paylaşmaya karar vereceğiniz kişinin hayatındaki en yakın arkadaşı olduğunu bilmeden başka başka paylaşımlar yaşamak..
05 Mart 2010
..OLMAZSAN OLMAZ..


02 Mart 2010
..GAP YEAR..
