
Çikolatanın bizatihi kendisini sevdiğimden midir bilmiyorum..
Bu şahane filmin unutulmaz karelerinden birinde Fransa’nın küçük bir köyüne kızıyla beraber taşınan bir kadın tamda Hıristiyanların 'Büyük Oruç' dedikleri kutsal günler içine bir çikolata dükkanı açar…Köyün yobaz belediye başkanı sürekli dedikodu yapmaya başlar ve kadını kasabadan kovmaya uğraşır..
Büyük perhizde çikolatacı dükkanı açtı! Çikolata yemeyin, günaha girersiniz! Bu kadın kasabamızın ahlakını bozacak!
diye kasabalıyı kışkırtmaya çalışır...
Ama insancıl, bu sıcak kadın, dükkanına gelenlere sıcak çikolatalar ikram ederek, sorunlarıyla ilgilenerek, kasabalıların gönüllerini kısa zamanda kazanmayı başarır..
Ve bir gece kasabanın belediye başkanı gizlice çikolata dükkana girip bütün çikolataları dağıtmak ister ama oruçlu olmasına rağmen çikolataların cazibesine dayanamaz ve başlar yemeye sabaha kadar birbirinden lezzetli çikolataları yiyip kendinden geçip dükkanın vitrininde uyuya kalır… Sabaha karşı dükkanına gelen vitrininde bulduğu başkana derki
Merak etmeyin kimse bilmeyecek!..
İşte bu filmin unutulmaz sahnelerinden biridir...
Bunca olumsuzluğa rağmen iyi niyet ve sevgiyle çözülmeyecek şey yok mu sahiden...
Bir tatlı hem insanı baştan çıkarıp hem de ardından huzur verir mi sahiden...
hımmm...
çook tatlı günler gelsin... ters giden bir gezegen vardı neydi adı o da artık ters açısını bıraksın... alınan kararlar bir an önce hayata geçsin..v.s v.s